Page 45 - 34. sayi

Basic HTML Version

Makale
43
yardımı başa kakmamak. Toplumsal sorumluluğu kabullenmek,
hizmette kusur etmemek, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmamak,
insanların işlerini içten ve güler yüzle yapmak, iyi komşu
olmak, kötü komşunun cahîlliğine ve sergilediği kötü
davranışlarına sabretmek, iyilerle dost olmak ve kötülerden
uzak durmak, hak ölçüsüne riayet etmek, hakka, hukuka
uymak, ortak yaşama uyum sağlamak. Yaratılanı Yaratan’dan
dolayı hoş görmek. Fakirlerle dost olmaktan, onlarla oturup
kalkmaktan rahatsız olmamak. Zenginlere, sadece malından
mülkünden dolayı itibar etmemek, çalışmak, çalışmayı bir
ibadet olarak görmek. Hak ve adaletten ayrılmamak ve hakkı
söylemekten korkmamak. Buyruğu altında ve hizmetinde
olanları korumak ve gözetmek, hata ve kusuru daima
kendinde aramak, kötü söz ve hareketlerden sakınmak, içi,
dışı, özü, sözü bir olmak, gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı
ziyaret etmek, ailesine, çevresine, dost ve arkadaşlarına karşı
tatlı dilli, güler yüzlü, güvenilir ve samimi olmak. Allah için
sevmek, her konuda onun emir ve yasaklarına uymak, kötü
söz ve hareketlerden sakınmak, kötülük ve kendini bilmezliğe
iyilikle karşılık vermek, bela ve kötülüklere sabırlı olmak,
düşmana düşmanın silahıyla karşılık vermek, âlimlerle dost
olmak, cahîllik ve cahîllerden kaçmak, bilime, bilgiye ve
yeterliliğe önem vermek, örf, âdet ve törelere saygı duymak.
Vizyonunun gerektirdiği biçimde misyonunu da belirlemiş
olmaları ve bunu tavizsiz uygulamaları sebebiyledir ki ahîlik,
ahlakı güzel, insanı ve diğer canlıları Yaratan’dan ötürü seven,
ibadetini yapan, zekatını veren, anne, baba ve büyüklere
ihsan ve itaatte bulunan, komşusunu yardımda kusur etmeyen,
cömert olan, sağ elinin verdiğini sol eli görmeyen, başa
kakmayan, işinde, sanatında ve mesleğinde hile yapmayan,
doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayan, işini sözüne uygun bir
biçimde gerçekleştiren, doğrulukla çalışan, sır saklamasını
bilen, ahde vefalı, yalan, gıybet ve riyadan uzak duran, helal
kazançtan ayrılmayan, yarın ölecekmiş gibi ahîret, hiç ölmeyecekmiş
gibi dünya için çalışan, her türlü haramdan uzak duran, halka
ihsan eden, kötülüğe iyilikle karşılık veren, hata ve kusurları
bağışlayan, hastaları ziyaret ederek onların hal ve hatırını
soran, kimsenin hakkını yemeyen, işçisinin emeğinin karşılığını
alın teri soğumadan veren kişilerin oluşturduğu bir kurum
olarak tarihe adını yazdırmış ve asırlarca insanımız ve dünya
insanlığının hizmetinde olmuştur.
Ahilik kültürü, sanat, ticaret ve diğer mesleki alanlarda
dayanışmaya dayalı, güzel ahlakı, yardımlaşmayı, sevgi, saygı
ve hoşgörüyü öne çıkarır. Ahiliğin gayesi; zenginle fakir,
üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında
iyi ilişkiler kurarak sosyal adaleti gerçekleştirmek ve ahlaklı bir
toplum düzeni meydana getirmektir.
Ahilik, toplumda yaşayan fertleri birbirine yakınlaştırmak ve
aralarında dayanışma kurulmasını sağlamaktır. Din, dil, ırk ve
cinsiyet farkı gözetmeyen, herkese eşit imkânlar sunan bir
anlayışın simgesidir.
Ahîlikte toplumbir bütün olarak kabul edilir. İnsanlar mesleklerine,
renklerine, mevkilerine ve servetlerine göre ayrılmazlar. Her
fert, toplumun bir parçası olarak görülür. Bir insanın rahatsızlığı
kademeli olarak bütün toplumu etkiler. Komşusu açken tok
yatanın ağır bir dille suçlandığı bu düşünce sisteminde, sını ı
bir toplum yapısı kesinlikle reddedilmiştir. Bu sebeple
“dayanışmacı” bir toplum yapısı benimsenmiştir. Teşkilat,
yalnız üyelerini değil, toplumun bütün fertlerini düşünmek ve
yapısını buna göre ayarlamak zorundaydı. Nitekim ahî’nin
kazancının, geçiminden arta kalanını bütünüyle muhtaçlara
yardımda kullanılması ahlak kaidesi haline getirilmişti. Bu
birliklerde“can ve mal beraberliği” olarak ifade edilen dayanışma
duygusunun son derece ileriye götürüldüğü görülmektedir.
Öyle ki bu dayanışmayı bozacağı endişesiyle sermaye artırımı
ve aşırı kazanç arzusu kesinlikle engellenmiştir.
Herkesin çalışmasını istemek, işsize iş bulmak, herkesi bir
meslek sahibi yapmak, yoksul ve sakatlara yardım etmek
aslında bir devlet görevidir. Ama bu görevler ahî birliklerince
yapılmaktaydı ve bu görevleri yapmaları için onları zorlayan
kendi ahlak ve sorumluluk anlayışları dışında hiçbir kuvvet
yoktu.
Ayrıca devletin denetimi dışında faaliyetlerini devam ettirmelerine
rağmen her zaman sosyal adalet ve huzurun sağlanması
hususunda gayret gösteriyor, ordunun ihtiyacı olduğu zaman
lazım olan vası ı işgücünü temin ederek onun emrine veriyorlardı.
Ahî birliklerinin bu faaliyetleri Türk toplumundaki gönüllülüğe
bağlı devlet - millet işbirliğine açık bir örnek teşkil eder.
Bu insan anlayışı ile ve çatışmacı değil dayanışmacı, kavgacı
değil uzlaşmacı bir düşünce ile geliştirilen ahîliğin eğitim
sisteminin karakteristik özelliklerini şu şekilde sıralamak
mümkündür.
Bu eğitim sisteminde;
İnsan bir bütün olarak ele alınmış, ona yalnız mesleki bilgi
değil dinî, ahlaki ve içtimai bilgiler de birlikte verilmiştir.
İş başında yapılan eğitimin, iş dışında yapılan eğitimle bütün-
leşmesi sağlanmıştır.
Eğitim belirli bir noktada tamamlanan değil, ömür boyu süren
bir faaliyet olarak ele alınmıştır.
Köylere kadar varan geniş bir teşkilat kurulmuştur.
Derslerin yetkili kişiler tarafından verilmesi esası benimsenmiş
ve uygulanmıştır.
Sistem, ahîlik prensiplerine uymayı kabul eden herkese açıktır.
Eğitimden herkes ücretsiz olarak faydalanır.
Maddelemiş olduğumuz bu prensiplerin ışığında, ahilik
düşüncesinde hoşgörü kavramı merkezdedir.
Toplumda geliştirilecek hoşgörü anlayışına bakacak olursak,
her zaman ve her toplumda genel geçerliliği olan bazı
kurallara uyularak hoşgörü geliştirilebilir. Bu kuralları şu
şekilde özetlemek mümkündür: