Page 21 - 34. sayi

Basic HTML Version

Makale
19
Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma
Merkezi'nin çalışmaları, örgün ve yaygın eğitim ortamlarda
barış kültürünün yaygınlaşmasına ve barışçıl yaklaşımların
bireylerde ve toplumsal yaşam alanlarında yerleşmesine
katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
ÖOD’nin 2015 Antalya Konferansı kapsamında gösterilen bir
videoda öğrencilere “Nasıl bir öğretmen isterdiniz” diye
sorulduğunda: “güzel, iyi, anlayışlı, mutlu, bağırmayan, kızmayan,
suratı asık olmayan, arkadaş gibi, şefkatl bir öğretmen
isterdik” gibi yanıtlar verildi. Yanıtların temelinde öğrencilerin
barışcıl bir öğrenme ortamı kurabilen, mutlu ve kendisiyle
barışık öğretmenlere ihtiyaçları sezilmektedir. Böyle bir
öğretmen olmak o kadar kolay mı?
Barış yapmak kolay değildir. Barış, sabır ve çalışma gerektiriyor.
Eğitimciler olarak dünyayı bir anda değiştiremesek de kendimizi
değiştirebiliriz ve etrafımızı da etkileyerek toplumsal dönüşüm
yolunda bir rol oynayabiliriz. “Dünyayı barışçıl yapabiliriz”
diyemesekdeenazındankendi çevremizi etkileyebiliriz” (Mardin2015).
Dünya geçmişinde mutlak evrensel barışın sürekli aranmasına
rağmen bu tür yaklaşımların aslında bir yanılgı olduğunu
söyleyen yazar ve düşünür Umberto Eco, barışın günümüzdeki
durumunu şöyle yorumlamaktadır: “Postmodern savaşlar çağında
evrensel, büyük barışlar öngörmek artık mümkün değilse de,
küçük barışlar için çaba harcamak daima mümkündür. Bir dizi
küçük barış, (...) kesintisiz büyük savaşı besleyen gerilimleri
azaltmaya katkıda bulunabilir“ (Eco, 2005, s. 39-40). Artık
günümüzde sorunların veya uzlaşmazlıkların tümden çözümünden
bahsetmek yerine sorunların veya çatışmaların dönüşmesinden
söz edilmektedir. Eleştirel Pedagoji yaklaşımının kuramcısı
Paolo Freire bu yaklaşımdan ‘ilişki - iletişim modeli’ olarak söz
etmektedir. Modelin temelinde: ‘diyalog yoluyla farkındalığa
geçiş’ süreci bulunur. Barışçıl eğitimortamlarının kurulmasında
bu yaratıcı güncel modelden
esinlenilmiştir (Vartanyan 2012, s. 87).
Araştırmalarda barış kültüründe dil ve iletişim odaklı sorun
dönüştürme yöntemlerinin önemi sürekli vurgulanmaktadır.
Olayların dönüştürülmesi sürecinde bireylerarası iletişim ve
yorumlama becerileri kritik rol oynamaktadır. Sosyal öğrenme
ortamlarında anlık olayların şiddet eğilimli uzlaşmazlıklara
dönüşmeden çözülmesi tercih edilen yoldur. Söz konusu
ortamlarda sıklıkla karşılaşılan anlaşmazlıklar, bireylerin
(özellikle çocukların) incitildikleri, haksızlığa, hatta şiddete
maruz kaldıklarını hissettikleri durumlarda ve yaşanan
durumlar karşısında tepkisel davranışlar veya ifadelerle
duygularını çevreye iletmeleri ile fark edilir. Çözüm arayışi
içerisinde olan çocuk ve çevresinde kolaylaştırıcı rolünde olan
kişilerin kendilerini ve karşısındakilerini barış dilleri ile donatacak
yöntemler araması gerekir. Belirli bir kavramsal çerçevesine
dayanan ve kolaylaştırıcılara yönelik hazırlanan BEUAM barış
eğitim programları bu alanda yaklaşım önerileri ve destekleyici
yöntem örnekleri içermektedir (Pınar ve Acar, 2013; Pınar ve
Göl-Güven, 2013).
Örneğin, önyargı çevredeki yetişkinlerden öğrenilen bir davranıştır.
Önce kendi içimize sonra karşımızdakine bakmalıyız. Karşımızda
farklı hikâyesi olan kişilerden farklı şeyler öğrenebiliriz. Yeter
ki karşımızdakini etkin olarak dinlemeye, onun deneyimlerini
ve varolma pratiklerini anlamaya açık olalım.
Barış Eğitimi çalışmalarının bir parçası olan ve okul öncesinden
itibaren kullanılan Kimlikli Bebekler yaklaşımında bebeğin
kimliği ve öyküsü oluşturularak farklılıklara karşı saygı ve
empati geliştirmek amacıyla çocuk gruplarıyla paylaşılır.
Gruptaki ilişkiler bütünsel olarak harekete geçer. Çocuklar
bebeğin öyküsünü dinleyip empati duymaya başlar.
Bebeğinin kimliğini ve farklılığını kabul edip, kendilerinin de
farklı olduğunu, farklılıklara saygı duyulması gerektiğini
anlamak için çok iyi bir yöntemdir.
Barış Kültürü ve
Demokratik Yurttaş Eğitimi
Maggie Pınar , Aylin Vartanyan
Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi