Page 37 - 34. sayi

Basic HTML Version

Yazı
35
Bilgi Çağında Kitap Okumak
Sezin PAKSOY
Özel Çağ Anadolu Lisesi 11/A Sınıfı Öğrencisi
Bilgi Çağını yaşadığımız bu dönemde bilimin ilerlemesi pek
çok alanda olduğu gibi eğitimde de bir dizi değişim ve
gelişimi beraberinde getirmiştir. Eski yöntem ve tekniklere
göre öğrenim sürecinde sürekli dinleyen, öğretmen merkezli
eğitim modeli, yerini; aktif, katılımcı, ezberlemeyen, eleştirel
düşünebilen, bilgiler arası transferi yapabilen öğrenci modeline
bırakmıştır. Yeni dünyada bilgi çağını yakalayabilmenin ve
belirttiğim özelliklere sahip olmanın koşullarından biri de
“kitap okuma alışkanlığı” kazanmaktır.
Her çağda ya da her dönemde bilgiye ulaşmanın tek yolu
okumaktır. Derslerde öğretmenlerimizin sık sık vurguladığı’’
bilgi çağı insanı olmak ‘’ne yazık ki biz gençlerin teknolojik
gelişmeleri ve kitle iletişim araçlarını bu kadar etkin ve yanlış
kullanmamız sonucu giderek zorlaşmaktadır. Bilgiye en kolay
ve hızlı ulaşabildiğimiz bilgisayarları oyun makinesi, haber
alma ve bilgi erişim cihazı televizyonları sadece eğlence aracı
gibi görmek ve başında saatlerce vakit geçirmek, kullanma
amacından sapmaktır. Zamanın bu kadar kıymetli olduğu,
bilginin hızla eskidiği ve yenilendiği günümüzde biz gençlerin
çok daha bilinçli olması gerekir. Çünkü ülkelerin gelişmişlik
düzeyleri hala kitap okuma oranlarıyla ölçülmektedir. ‘’Bilgi
artık parmaklarınızın ucunda’’ sloganıyla hayatımıza giren
internete, ‘’Bilgi artık kitapların yüreğinde’’ sloganıyla karşılık
vermenin zamanı gelmiştir.
Bir kitap sevdalısının bilişim teknolojisine savaşı gibi algılanmasın
sözlerim. Elbette ki ben ve pek çok arkadaşım performans ve
proje ödevlerimizde interneti kullanıyoruz. Bilgiye hızlı ve
kolay ulaşmada tek adresin internet olduğunun da farkındayız
ama sadece araç olarak kullanılması gerektiğininde bilincindeyiz.
Çağımızın bilgisayar başında salt bilgiyle donanmış insana
değil, elde ettiği bilgileri yaşamsal yararına kullanan insanlara
ihtiyacı var.
‘’Kitaplar; radyo, televizyon ve bilgisayarlardan çok daha etkili
öğretme araçlarıdır. Bizlere bilmediğimiz evrenin kapılarını
açar, kişinin kendisini, çevresini ve dünyayı doğru algılamasını
sağlar. Okuyan bir beynin anlama oranı hiç kitap okumayan
bir insana göre %60 daha fazladır.’’gibi yadsınamayan
gerçekleri bilmeyenimiz ya da kabul etmeyenimiz yoktur, peki
neden bunların doğruluğu bilinir de uygulanmaz? Neden
bazılarımız okumayı hala bir boş zaman uğraşı olarak görür?
Bilim adamları bireyin okuma alışkanlığı kazanmasında
anne-babalar, öğretmenler, arkadaşlar gibi pek çok etmenin
varlığından söz ederler. Gerçekten de ilk okuma eylemi aile
ortamında görerek başlar. Yoğun bir günün ardından yorgunluğun
televizyon karşısında atılmadığı bir aile, doğru kitapları
tavsiye eden ve size yol gösteren öğretmenler ve sizlere
kitapların en iyi arkadaş olduğunu hatırlatan, ezber bozduran
arkadaşlar…hepsi bir puzzle’ın parçalarıdır. Bizlere düşen ise
parçaları birleştirmektir.
Bilgi çağının beklentilerini; okumayı, yeme- içme-uyuma gibi
günlük ihtiyaçlarından ayırmayan, bilgide seçici, sorgulayan,
araştıran öğrenci modeli karşılar ,gökkuşağına bakan ama
renklerini göremeyen gençler değil.
Günümüzde üzerinde önemle durmamız gereken bir başka
husus da arkadaşlarımız arasında hızla yayılan e-kitap çılgınlığıdır.
Dijital ortamda kitap okuyan gençler; e-kitaplara daha çabuk
ve kolay ulaşılabildiğinden, maliyetinden, yayıncılara sağladığı
kolaylıklardan, basım-dağıtım masra arının olmadığından
her şeyden önemlisi de ağaç kesiminin önüne geçildiğinden
bahsederler ve bireye göre değişen pek çok kullanma nedeni
sıralarlar. Oysa uzun vadede en büyük faydası kütüphanelerdeki
eski eserlerin ileriki kuşaklara aktarılması için dijital ortamda
depolanmasıdır.
Peki neden e-kitap değil de kitap? Çünkü dokunmalı insan
kitaplara, ilk açmalı şöyle herhangi bir sayfasını, koklamalı, çekmeli
kokusunu içine. Varlığını ve ona ait olduğunu duyumsamalı
içinde. İşte belki de bazılarımıza romantik ya da nostaljik gelebilecek
yaklaşımlar yüzünden elimde olmalı kitaplar benim. Beğendiğim
cümlelerin altını çizmeliyim mesela. Notlar almalıyım ufak ufak.
Sonra belki beş ya da on yıl sonra elime geçtiğinde notlarıma
bakarak o zamanlar neleri önemsemişim, oysa şu sayfada ne
güzel özetlemiş yaşamın amacını, diyebilmeliyim. Görebilmeliyim
kendi gelişim seyrimi.
Kitap okumak öyle bir hazdır ki, onun mutluluğuna erişen
insan Hugo’nun “Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere
tutuşunca artık sönmez.” sözlerini doğrulatır bizlere. Okumak
bir tutku olmuştur onlar için. Kitaplarda bulurlar hayatın
anlamını. Okudukları her kitap bilinmeyene yapılan yolculuk-
tur, bilinmeyene açılan kapıdır.
Unutulmamalıdır ki ister enformasyon çağı olsun adı, isterse
bilgi çağı, aslolan insandır: okuyan, yeni bilgiler üreten,
hayalleriyle yeni dünyalara açılan…